Изучаем турецкий язык с нуля! |
Kır gezisi
Okullar kapanmak üzereydi. Kitaplar bitmiş, karneler hazırlanmıştı.
Öğretmen:
— Çocuklar, bu yıl hepiniz derslerine çok iyi çalıştınız. Gezip eğlenmeyi hak ettiniz. Yarın sizi kıra götüreceğim, dedi. Sınıftaki çocuklar, sevinç sesleri çıkarak birbirlerine sarıldılar.
Sabahleyin erkenden, okul bahçesine doluştular. Hepsi de ellerinde yiyecek çıkınlarıyla gelmişlerdi. Küme küme toplanmış, geziden söz ediyorlardı.
Hakkı:
— Dün Almanya’dan amcam geldi. Bana iki paket çikolala getirmiş, çıkınıma onları da koydum. Kırda yiyeceğim, diye böbürlendi.
Turan:
— Kıra varıncaya dek erir onlar, dedi.
Hakkı:
— Erimez, diye kesip attı. Turan arkadaşlarına iyilik yapmak istiyordu. Bu nedenle üsteledi:
— Erir. Git onları eve bırak. Geçen yaz gol kıyısına gitmiştik. Çıkınımda çikolata vardı. Eriyip bulamaç gibi oldu.
Hakki:
— Bu iyi çikolatadır erimez, diyerek öfkeyle ayağını yere vurdu. O şırada öğretmen, bahçe kapısından içeriye giriyordu. Çocuklar tartışmayı kesip ona doğru koştular. Sevinç içinde hoplayıp, zıplayarak çevresinde toplandılar.
Öğretmen:
— Çocuklanm, bu gezide bazı kurallara uymanız gerekiyor: Yollarda sırayı bozmamalısınız. Gürültü etmek, sıradan çıkıp sokak satıcılarından alış veriş yapmak yok. Bunlar, bizi çevremize karşı küçük düşürücü davranışlardır... Kıra varınca sağa sola dağılmayıp yakınımda oynayın. Çöplerinizi yere atmayın. Çöp kabı varsa, oraya atacaksınız. Yoksa, sarıp sarmalar çıkınlarınıza koyarsınız. Haydi şimdi boy sırasına göre dizilin de çıkalım, dedi.
Kırlar yemyeşildi. Çocuklar çıkınlarını bir ağacın altına koyup oyuna giriştiler... Öğle olunca, gölgelik yerlere çekilip çıkınlarını açtılar. İstekle karınlarını doyurmaya koyuldular. Hepsinin yanakları, pembe pembe olmuştu. Gözleri ışıl ışıldı. Varlıklarından sevinç ve neşe fışkırıyordu. Sevgi dolu gözlerle, kendilerine bakan öğretmenlerine, sıcak sıcak gülümsüyorlardı. Çoğunun süt dişleri dökülmüştü. Öğretmen onları dişsiz hâlleriyle daha cana yakın buluyordu: Çocuklar çok sevindiler, iyi ki getirdim buraya, diye geçiriyordu içinden.
Bir ara ilerde Hakkı ile Turan’ ın dövüşmekte olduklarını gördü. Telâşla yanlarına koştu:
— N’oluyor? Birbirinize neden saldırdınız?
İki çocuk soluk soluğa, birbirlerinden ayrıldılar. Hakkı öfkeyle söze başladı:
— Öğretmenim, yemek çıkınımda iki paket çikolatam vardi...
Turan atılıp Hakkı’nın sözünü kesti:
— Çikolata paketinin birini, sen çaldın diyor bana. Yemin ederim öğretmenim, ben çalmadım.
Hakkı:
— O çaldı öğretmenim. Gece yatarken, paketlerin ikisini de çıkının içine kendim yerleştirdim. Bir tanesi yok olmuş.
Turan:
— Çikolatayı çalmadım öğretmenim, diyerek içini çeke çeke aglamaya başladı. Çocuklar yemeklerini bırakmış, kavgacıların çevresine toplanmışlardı.
Hakkı:
— Ona inanmayın öğretmenim. Biz oynarken o oyuna katılmadi. Ağacın altında yemek çıkınlarının yanında oturuyordu. Çikolatamı o sırada çaldı, dedi. Turan:
— Oyuna ayakkabım sıkıştığı için katılmadım. Ama kimsenin çıkınına elimi sürmedim, diye kendini savundu...
Öğretmen:
— Yeter! Herkes yerine gitsin, diye bağırdı. Turan’ ın arkadaslarının yanında küçük düşmesi onu üzmüştü. Çocuklar yerlerine döndüler. Turan durmadan ağlıyordu.
Öğretmen Hakkı’ya yaklaştı:
— Bence Turan çikolatayı çalmadı. Belki de bir yerlerde düşürdün.
Hakkı:
— Düşürmedim öğretmenim, diye direndi.
Turan ceplerini göstererek:
— Bakın, ceplerim bomboş, diye direndi. Sonra yemek çıkınını getirdi. İçindekileri boşalttı:
— İşte burada da yok... Başka nereme koyabilirim? diye hıçkırdı. Turan’ ın yemek torbasında, iki dilim ekmekle beş altı tane zeytin ve bir yumurta vardı...
Öğretmen:
— Gördün ya! Çikolatanı çalmış olsaydı cebine ya da çıkınına koyacaktı. Kırda başka nereye saklayabilir? Haydi arkadaşından özür dile, diyerek Hakkı’yı tersledi. Hakkı, Turan’dan yarım ağızla özür dileyip yemek çıkınının başına oturdu. Turan olduğu yere çöküp basını ellerinin arasına aldı.
Öğretmen:
— Haydi Turan, sen de karnını doyur, diyerek oradan uzaklaştı.
Turan’ ın boğazından bir lokma ekmek geçmiyordu. Herkesin içinde hırsız durumuna düşmek, onu çok üzmüştü. Bu olay nedeniyle öteki cocukların da neşeleri kaçtı. Öğretmen kırgın bir sesle:
— Yemek işi bitince, hemen çıkınlarınızı toplayın. Evlerimize dönelim, dedi. Çocuklar, erken dönüşün nedenini anlamışlardı. Hepsi de Hakkı’ya öfkeyle baktılar.
Hakkı eve varınca, annesi onu sevinçle karşıladı:
— Gezip eğlendin mi? Yüzüne renk gelmiş. Ne güzel olmuşsun! diyerek kucakladı... Hakkı neşesizdi. Annesi oğlunu üzgün görünce telâşlandı:
— Bir şey mi oldu oğlum? Neden üzgünsün? Hakkı:
— Arkadaşım Turan çikolatami çaldı. Üstelik öğretmen, ona değil de bana kızdı diyerek yakındı.
Annesi:
— Üzülme oğlum, çaldıysa haram olsun. Bir paket çikolatan daha var. Dün gece, kır yemeklerini koyduğun çıkına baktım. Çikolata paketlerinin ikisini de almışsın.
Hakkı telaşla annesinin sözünü kesti:
— Evet aldım ama biri çalındı!
Annesi:
— Yanılıyorsun oğlum, hava sıcak, çikolataların yollarda erir, hem de fazlası mideni bozar, diye düşündüm. Çıkınındaki paketlerin birini alıp sakladım... dedi. Ve uzanıp raftaki paketi aldı. Oğlunun eline tutuşturdu.
Hakkı:
— Hiiii! diye irkilip «Demek Turan çalmamıştı.» diye söylendi. Çikolatayı öfkeyle parmaklarının arasında sıkıp ezdi. Sonra fırlatıp bir köşeye attı.
Словарь к тексту
ara - расстояние, промежуток
bırakmak - бросать, оставлять
bomboş - пустой-препустой
boşaltmak - опорожнять, освобождать, разрушать
boy - рост
bozmak - разрушать, ломать
bulamaç - кашица, мучная каша
cana yakın - симпатичный
cep - карман
çalmak - красть, воровать
çekilmek - (д.п.) удалиться, отойти в сторонку
çıkın - сверток, узелок
çikolata - шоколад
çökmek - опускаться
çöp - мусор
dağılmak - расходиться, разбредаться
dek - до
demek - сказать
dilim - кусочек
direnmek - настаивать, упорствовать
dizilmek - выстраиваться в ряд
dolaşmak - гулять, бродить
dökülmek - выпадать
dönmek - возвращаться
dönüş - возвращение
dövüşmek - драться
düşürmek - ронять
düşmek - падать
büşürücü - снижающий, понижающий
el sürmek - дотрагиваться, касаться
erimek - таять
ezmek - толочь, молото
fazla - лишний, много
fırlatmak - швырять
fışkırmak - бить ключом
girişmek - приниматься
göl - озеро
göstermek - показывать
götürmek - отводить,
gürültü etmek - шуметь
hak etmek - иметь право, заслужить право
hâl - состояние, положение
haram olsun! - пусть не пойдет тебе впрок!
hıçkırmak - икать
ışıl ışıl - сверкая
iyilik yapmak - делать добро
içinden geçirmek - думать про себя
içini çekmek - вздыхать
ilerde - впереди
bırakmak - бросать, оставлять
bomboş - пустой-препустой
boşaltmak - опорожнять, освобождать, разрушать
boy - рост
bozmak - разрушать, ломать
bulamaç - кашица, мучная каша
cana yakın - симпатичный
cep - карман
çalmak - красть, воровать
çekilmek - (д.п.) удалиться, отойти в сторонку
çıkın - сверток, узелок
çikolata - шоколад
çökmek - опускаться
çöp - мусор
dağılmak - расходиться, разбредаться
dek - до
demek - сказать
dilim - кусочек
direnmek - настаивать, упорствовать
dizilmek - выстраиваться в ряд
dolaşmak - гулять, бродить
dökülmek - выпадать
dönmek - возвращаться
dönüş - возвращение
dövüşmek - драться
düşürmek - ронять
düşmek - падать
büşürücü - снижающий, понижающий
el sürmek - дотрагиваться, касаться
erimek - таять
ezmek - толочь, молото
fazla - лишний, много
fırlatmak - швырять
fışkırmak - бить ключом
girişmek - приниматься
göl - озеро
göstermek - показывать
götürmek - отводить,
gürültü etmek - шуметь
hak etmek - иметь право, заслужить право
hâl - состояние, положение
haram olsun! - пусть не пойдет тебе впрок!
hıçkırmak - икать
ışıl ışıl - сверкая
iyilik yapmak - делать добро
içinden geçirmek - думать про себя
içini çekmek - вздыхать
ilerde - впереди
irkılmak - вздрагивать (от испуга)
kaçmak - убегать
karne - ведомость с отметками в школе
karnı doymak - насыщать живот, наедаться
karnım doydu - я наелся
karşılamak - встречать
katılmak - (д.п.) присоединяться, участвовать
kavgacı - ссорящийся
kerslemek - (в.п.) пачкать
kır - поле
kırgın - подавленный, отчаявшийся
kırsız - вор
koplamak - прыгать, скакать
koymak - класть, ставить
kucaklamak - обнимать
kural - правило
küme - куча, группа
lokma - кусок
mide - желудок
neşe - веселье, хорошее настроение
olay - случай, событие
pembe - розовый
raf - полка
saklamak - прятать
sarılmak - обнимать
sarmak - обвязывать, перевязывать
satıcı - продавец
savunmak - защищать
ses çıkarmak - издавать звуки
sevgi - любовь
sıkışmak - жать, давить
sılmak - жать, сжимать
sıra - очередь
söz etmek - (исх.) говорить, вести речь
süt dişleri - молочные зубы
tartışmak - спорить
torba - сумка
tutuşurmak - всучивать, давать силой
uymak - соответствовать, подходить
üstelemek - настаивать, проявлять упорство
üzere - скоро
üzmek - огорчать, расстраивать
yanak - щека
yanılmak - ошибаться
yarım ağızla - вполгорла
yatmak - ложиться (спать), лежать
yerleştirmek - помещать, размещать, ставить
yeter! - хватит, достаточно
zıplamak - прыгать
kaçmak - убегать
karne - ведомость с отметками в школе
karnı doymak - насыщать живот, наедаться
karnım doydu - я наелся
karşılamak - встречать
katılmak - (д.п.) присоединяться, участвовать
kavgacı - ссорящийся
kerslemek - (в.п.) пачкать
kır - поле
kırgın - подавленный, отчаявшийся
kırsız - вор
koplamak - прыгать, скакать
koymak - класть, ставить
kucaklamak - обнимать
kural - правило
küme - куча, группа
lokma - кусок
mide - желудок
neşe - веселье, хорошее настроение
olay - случай, событие
pembe - розовый
raf - полка
saklamak - прятать
sarılmak - обнимать
sarmak - обвязывать, перевязывать
satıcı - продавец
savunmak - защищать
ses çıkarmak - издавать звуки
sevgi - любовь
sıkışmak - жать, давить
sılmak - жать, сжимать
sıra - очередь
söz etmek - (исх.) говорить, вести речь
süt dişleri - молочные зубы
tartışmak - спорить
torba - сумка
tutuşurmak - всучивать, давать силой
uymak - соответствовать, подходить
üstelemek - настаивать, проявлять упорство
üzere - скоро
üzmek - огорчать, расстраивать
yanak - щека
yanılmak - ошибаться
yarım ağızla - вполгорла
yatmak - ложиться (спать), лежать
yerleştirmek - помещать, размещать, ставить
yeter! - хватит, достаточно
zıplamak - прыгать
Вопросы к тексту
- Öğretmen çocuktarı nereye götürdü?
- Çocuklar ellerinde ne çıkınlanyla gelmişlerdi?
- Hakkı çıkına neyi koydu?
- Hakkı için çikolata kim getirdi?
- Turan Hakkı’ya ne söyledi?
- Çocuklar bu geride hangi kurallara uymalılar?
- Çocuklar çıkınlarım nereye koydular?
- Çocuklar ne zaman çınkınlarını açtılar?
- Çocuklar kıra gelince ne yapmaya giriştiler?
- Çocuklar nasıl görünüyorlardı?
- Öğretmen çocukları ne halliyle daha cana yakın buluyordu?
- Hakkı ile Turan niçin dövüştüler?
- Hakkı niçin Turanı suçlamalar yaptı?
- Hakkı ne ile Turanı suçladı?
- Turan neden oyuna katılmadı?
- Turan’ın yemek torbasında ne vardı?
- Hakkı Turan’dan özür diledi mi? Nasıl?
- Turanı neyi üzmüştü?
- Çocuklar neden Hakkı’ya öfkeyle baktılar?
- Hakkı eve varınca nasıl görünüyordu? O neden üzgündü?
- Hakkı’nın annesi nasıl onu teselli etti?
- Anne çikolataların paketlerin birini niçin sakladı?